Şiddet; gücün ve baskının, bilerek ve isteyerek, bireylere ya da topluma fiziksel ya da ruhsal anlamda zarar vermek amaçlı kullanılmasıdır. Fiziksel ya da duygusal olarak insanları incitmek, acıtmak, zarar vermek yanı sıra hakaret etmek, iftira atmak, birinin dedikodusunu yapmak ; o kişiyi başkalarının gözünde küçültmek, değersizleştirmek ve eşlerin birbirlerini aldatması şiddet kapsamındadır.
Şiddet bir bireye fiziksel anlamda zarar vermenin ve vucudunda izler bırakmanın çok ötesinde bireyin ruhunda derin izler bırakan her türlü sözlü ya da fiziksel eylem olarak tanımlanır. Erkekler yaradılışları gereği fiziksel olarak kadınlardan güçlüdürler. Bazı erkekler bu gücü kadınları kontrol altına alabilmek ve kendi isteklerini yaptırabilmek için kullanırlar.
Peki şiddet uygulayan erkeklerin karakter özellikleri nasıldır?
Şiddet uygulayan erkek özgüvensizdir. Fikirlerinin, düşüncelerinin yetersiz olduğunu kabul eden erkek şiddet uygular. Artık sözünü geçirebilmenin tek yolu karşılıklı iletişim ve uzlaşmadan ziyade karşı tararı gerek duygusal gerekse fiziksel anlamda zarar vermek ve incitmektir o erkek için. Şiddet uyguladığında erkek “narsistik bir kabarma” yaşar ancak sonucunda yine toplumda kendisini değersizleştiren bir eylemde bulunmuştur. Mevlana der ki:” kendi değerini anlamayan kişi şiddete başvurur.
Bağımlı kişilik özellikleri gösteren erkek şiddet uygular. Bir kadınsız kendini gerçekleştiremeyen, kendisini yalnızca ötekiyle var edebilen erkek şiddete meyillidir. “Sensiz yaşayamam, sensiz bir hiçim” gibi söylemler kaybetme korkusu yaşayan aslında yine güçsüz bir erkeğin bu korkuyla baş edemeyip kayıp endişesi yaşaması ve kadına şiddet göstermesi durumudur. Bu sebeple günümüzde kadın boşanmak istediğinde şiddete uğrar ya da daha ileri boyutta kadın cinayetiyle sonuçlanır.
Aile içinde şiddete maruz kalmış erkek şiddete meyillidir. Bu demek olmuyor ki aile içinde anne ve babasından şiddet görmüş kişi ilerde kesinlikle şiddet gösterecektir. Fakat araştırmalar bu tip maruziyetlerin ilerde şiddete meyilli bireylere sebebiyet verdiğinin kanıtı olmuştur. Aile içinde şiddet gören birey için sosyal öğrenme gerçekleşmiştir; o da artık sorunlarını çözmek için uzlaşma ve anlaşma yerine şiddeti seçer.
Hırlı ve kıskanç kadınlarla yaşayan erkekler şiddete daha meyillidir. Ataerkil bir toplum olarak erkeklerin fıtratı gereği güçlü olduğu gerçeği kabul edilmiştir ve tarih boyunca süregelen bir algıdır. Kadının iş yerindeki statüsü, maaşı, toplum içerisindeki saygınlığı erkeğin önüne geçtiğinde erkek bunu hazmedemez. Bu tolumun yapılandırdığı ve yerleşmiş algı erkeğin komplekse girmesine sebep olur ve gücünü elde etmek için şiddete başvurur. Bu sebeple erkeğin sahip olduğu konumu aşağılamak, onu değersiz göstermek erkek için tahrik edicidir. Ancak yine de hiçbir sebep şiddeti meşru kılamaz.
Özetle; şiddetsiz bir toplum var edilemez belki ama insanlar bilinçlendirilerek bu konuda farkındalık sağlanabilir. Gücün şiddetle sağlanamadığı aşikârdır. Sanata, spora yönelmek ve agresyonun yüceltilerek deşarj edilmesi ve elbette eğitim şiddeti azaltacaktır.
