ilinç ve bilinç dışı kavramlarını sıklıkla kullanıyoruz. Bilincinde olmak, bilinç altını* temizlemek, format atmak, çocukluk dönemindeki hikayelere inmek… En doğru kullanımıyla bilinç dışı; bilincin sınırlarını aşan, kendiliğimizin (özümüzün) karanlıkta kalan; üzerine düşünmediğimiz, tefekkür etmediğimiz oldukça anlamlı bir parçası olarak tanımlanabilir. Halk arasında silmek, temizlemek, format atmak; başka bir deyişle kurtulmaya odaklanmış tarafımız ise aslında bilincimizin merkezinde olan egomuzun; bu dehlize açılmaktan korkması ve en ilkel haliyle bizi yalnızca “hayatta tutan” bir parçamız olarak işlev görmeye odaklanmasıdır.
İnsan, gören, duyan ve akleden bir varlık olmaktan ibaret değil; ruhsal bir yapılanması olan; aslında özünü ve kaynağını bilerek doğan ve birçok şeyi zaman içinde unutan bir canlıdır. Son derece ilkel bir şekilde doğan insan, hayatta kalma çabasını yaşam boyu devam ettirir; bu yalnızca fiziksel bir ihtiyaçlılık değildir. Kişinin ruhsal olarak gelişebilmesi için; bu anlamda beslenmesi ve bir doyuma ulaşması gerekir. Bu nedenle, sahip olunan ev, araba, mevki, güzellik, estetik, lüks hayatlar; fiziksel yaşam standardını yükseltsede ruhsal anlamda bir beslenme ve doyum sağlamayacak ve mutluluk denilen kavram; maddi kaynaklarla doğru orantılı olarak artmayacaktır.
Oysa, bilinç dışı; her an kayıt tutan, engin bir kaynak olarak bilince tercüme edilmeyi bekler, durur. Kaçılması gerekenin aksine, kapıların aralanması ve tanışılması gereken bir alandır. İnsan hayatı boyunca yaşamı içinde bir sürü sıkıntı, kayıp, krizler yaşar. Hayatı bir takım ilişkisel sorunlar, beklentiler, hayal kırıklıkları, başarısızlıklar ile doludur. Ve herkes bu yaşadıklarına bilinç düzeyinde bir anlam bulmaya çalışır. Ancak, sanmayın ki; gerek yaşadıklarımız, gerek bunlara verdiğimiz tepkiler esnasında “bilinç dışı” sanıldığı kadar edilgen konumdadır. Kararlarımızın, isteklerimizin, ihtiyaç ve taleplerimizin, ifade edip etmeyişlerimizin çoğunun kontrolü, bilinçdışı düzlemde otomatik olarak gerçekleşir.
Şimdi bunu terapilere nasıl bağlayacağım (?):). Terapist, bu yaşam yolculuğunda, bilinç dışının o saklı bahçelerini görmeye cesaret etmiş kişinin yoluna eşlik eden kişidir. Hayatın kendisine iyi davranmadığını, ailesini seçemediği için yaşadıklarının bir kader olduğuna inanan kişiye terapi yarar sağlamaz. “ben kendimle ilgili, bakış açımla ilgili neleri değiştirebilirim?, sorunlu ilişkilerimde yaşadığım sorunlarda payım ne olabilir?, farkında olmadan, otomatik olarak hangi davranışlarım ve tepkilerim beni içinde kaldığım duruma düşürüyor olabilir? sorgulamalarını yapmak ve yaşanan can sıkıcı durumlarda doğru soruları soran kişi için terapi başlar ve anlamlıdır. Dolayısıyla, terapiye hazır olmak, terapi almak ve bu yola girmek başlı başına çok büyük bir adımdır. “o yüzden arkadaşımın terapi alması gerektiğini düşünüyorum” şeklinde yönlendirmeler, sizin birine yardım etme ihtiyacınız ve motivasyonunuzdan fazla birşey değildir.
Siz bu engin dünyaya (bilinç dışına) ne kadar aşinasınız?…